* Hesen Zîrek * 
Hesen Zîrek (1921-1972) hunermend û helbestvanekî kurdi Iran e.Hesen Zîrek di sala 1921’ê de li gereka qelai serdari bajarê Bokani Iranê ji dayik bû. Hesen Zîrek di roja 28 Hezîranê de (li gorî hin çavkaniyan ev dîrok 26e û li gorî hinekan jî 24 e) sala 1972’yan de koça dawî kir.
* Hasan Zîrek *
Hasan Zîrek (1921–1972), Kürt sanatçı ve şair.1921 ‘ de İran Kurdistanının bir şehri olan Bokani ‘ de doğdu ve !972 ‘ nin Haziran ayının 24 veya 26 veya 28 ‘ inde vaefat etti.
————————————————————————–
– Diziya Li Ser Stranên Hesen Zîrek.
Hesen Zîrek di sedsala 20. de yek ji navdartirîn hunermendê Kurdistanê bû ku gelek stranên wî ji aliyê hunermendên ku bi tirkî distrên ve hatiye dizîn.
Yek ji wan stranan jî “Aglama Yar, Aglama Anam” e. Navê stranê yê resen “Nesrîn Emrim Bihar e” ye. Xwediyê gotin û besteya vê stranê Hesen Zîrek e û zimanê vê stranê bi zaravayê Soranî ye. Lê belê Ji gelek hunermend û guhdarvanan ve we ye ku ev stran malê tirkî ye. Cara ewil hunermend Celal Guzelsesê Amedî vê strana Hesen Zîrek pi peyvên tirkî û bi heman rîtimê beste dike. Dîsa vê stranê hunermendên wekî Yavuz Bingol, Nurettin Rençber, Karmate, Zerrin Ozer, Ferhat Tunç, Bulent Serttaş, Coşkun Sabah, Burhan Çaçan û gelek stranbêjên din hatiye gotin. Ji bo xwedîlêderketina vê stranê Koma Amed, Aynur Dogan, Memo, Ayfer Duzdaş û stranbêjên din ên Kurd vê stranê parastine.
Dîsa strana Hesen Zîrek a bi navê “Yallah Şofêr” ji aliyê Îbrahîm Tatlises ve hatibû dizîn û Tatlises beste û gotinên stranê kiribû malê xwe û li ser navê vê stranê fîlmek jî kişandibû.
————————————————-
– Ankara Marşı da Hesen Zirek’ten İntihal.
Diğer parçalara nispeten biraz daha serbestiyet tanınan İran Kürdlerinden meşhur Kürd politikacılar, sanatçılar ve edebiyatçılar yetişti. Bunlardan biri de ses sanatçısı Hesen Zîrek.
Yakın tarihe kadar yasaklar ve baskılara maruz kalan Kürd müziği, hakim devletlerin asimilasyoncu kültürleri tarafından talan edildi. Diğer parçalara nispeten biraz daha serbestiyet tanınan İran Kürdlerinden meşhur Kürd politikacılar, sanatçılar ve edebiyatçılar yetişti. Bunlardan biri de ses sanatçısı Hesen Zîrek. 
1921 yılında Doğu Kürdistan’ının Bokan şehrinde doğan Hesen Zîrek, okuma yazma bilmiyordu. Kürdçe şarkı söylemenin yanı sıra bestecilik de yapıyordu. Dengbêjlik tarzının İran Kürdlerine has gırtlak yapısıyla şarkılar söyleyen Hesen Zîrek’in kurdo-arabesk türü bir müzik tarz yarattığı söylenebilir. 
Bu özgün Kürd sanatçının yaşamı da da en az sanatı kadar ilginç. Çocuk yaşta babası ölen ve annesi başkasıyla kaçan Zîrek sahipsiz kalır. Bir müddet köy köy dolaşıp karın tokluğuna şarkılar söyler. Gençliğinde ağa divanlarından dengbêjlik, muavinlik, meyhane garsonluğu gibi işler yapan Zîrek, yeteneğinin keşfedilmesiyle birlikte Irak’ta Kürdçe yayın yapan Bağdat Radyosu’na yönelir. Daha sonra İran’a dönüp Tahran Radyosu Kürdçe bölümünde çalışır. Yüzlerce şarkı ve beste yapar. Hayatında birkaç defa evlenen Zîrek, politikaya her zaman yakın durur. Bir süre hapiste de kalan Zîrek 1972 Haziranı’nda kanserden ölür. 
Tahran radyosunun sağladığı imkanlar Zîrek’in yaşam kalitesini yükseltse de, o içinde bulunduğu ruhsal buhranı atlatamaz. Doğduğu topraklara geri döner. 1940’lı yıllarda Hesen Zîrek Mahabad’tadır ve bir çayhane işletmektedir. Aynı zamanda şarkılarını taş plaklar aracılığı ile sevenlerine ulaştırabilmektedir. Mahabad’ta bulunduğu süre içinde, Qazî Mihemmed önderliğinde 1946’da kurulan Mahabad Kürd Cumhuriyeti’nin kuruluşuna da tanıklık etmiştir. İşte bu tanıklık üzerine bir taş plağında, daha önce bestelediği ve Mahabad Kürd Cumhuriyeti’ne ithaf ettiği “Ey Niştiman” (Ey Vatan) marşını okur. Marş içerik itibariyle ulusaldır. içerdiği, “Aryan Ülkesi” , “Ulus” , “Vatan” , “ Kürdistan Toprağı” , “Kahraman Peşmerge” , “ Zafer” gibi ifadeler itibariyle modern, seküler bir görünüme ve şekil olarak pek de seri olmayan bir söyleyiş tarzına sahiptir. Aslında Hesen Zîrek’in büyüleyici sesinin özgün bir ahenk kattığı ve böylece onunla özdeşleşen birkaç eserinden bir tanesidir “Ey Niştiman.” 
Ama gelin görün ki, Meşhur ‘Ankara Marşı’nın bestesi ile ‘Ey Niştiman‘nın bestesi tıpatıp aynıdır. Atatürk mitosunun yaratılmasından sonra bir çeşit, kendisine “marş ithaf etme yarışı” başlatan Kemalist rejimin türettiği söz konusu marşın sözleri için her ne kadar “anonim” denilse de marşın içerdiği sözcüklerin bir kısmı TDK’nin 1950 sonrası “öz Türkçeleştirme” envanterine mensup… Yani marş pek de masum görünmüyor. Marş son 40 yılda Ruhi Su’dan tutun Zülfü Livaneli’ye kadar bir dizi Türk sanatçı tarafından okunmuş. Türkiye’de yolu ilkokuldan geçen her vatandaş bu marşı ezberlemiş, an itibari ile hepsini değilse de ilk kıtasını söz konusu kitle ezbere bilir. 
Ankara’nın taşına bak 
Gözlerimin yaşına bak 
Anonim denilse de, ‘Ankara Marşı’, TRT Ankara Radyosu’nun folklor derleyicisi Muzaffer Sarısözen tarafından derlenmiş ve Cengiz Kurt tarafından notalanmıştır. Radyo arşivinde ise, marşın “kaynak şahıs” hanesinde “Konservatuar İnceleme Heyeti” yazıyor. 
Ankara marşının derleyicisi Muzaffer Sarısözen’in 1940 yılından sonra TRT’de işe başladığını ve besteci Cengiz Kurt’un da 1960 doğumlu olduğunu göz önüne aldığımızda , marşın iddia ettiğimiz intihal olma durumu kuvvetleniyor. Kaldı ki hiçbir yerde, bestenin sahibinden bahsedilmiyor. Anlayacağınız, Neşat Ertaş’ın Sovyet Kürdü Rustemê Îsko’ya yaptığını, Ankara Radyosu da Hesen Zîrek’e yapıyor. Bestesini kendisine mal ediyor. 
Hesen Zîrek’in çalınan tek eseri bu değil… Zîrek’in “Yallah Şofêr” adlı şarkısı da İbrahim Tatlıses tarafından okunmuş, şarkının kaynak şahıs hanesine de “anonim” ibaresi yazılmıştır. Araştırma sonucu belirledik ki, bu şarkının derleyicisi olarak, 1970’li yıllarda Türk vatandaşlığına geçip TRT’de çalışan ünlü sanatçı Kerküklü Türkmen Abdurahman Kızılay’ın ismi geçmektedir. Yani anlayacağınız, Kerküklü Abdurahman Kızılay Hesen Zîrek’in şarkısını “derleme” olarak gösterip Türkçeleştirmiş ve şarkının “hak sahibi” olmuştur. İbrahim Tatlıses’in bu şarkı için kendisine telif hakkı ödeyip ödemediğini de şimdilik bilmiyoruz. 
Yine Zîrek’in “Eman Doxtor” adlı şarkısı da meçhul şahıslar tarafından Türkçeleştirilip aynı ezgi ile söylenmiştir. Her geçen gün Kürdolojiye dair çalışmalar biraz daha artmaktadır. Bu gidişle, çalışmalara paralel olarak böylesi tespitlerin sayısı da gün geçtikçe artacaktır. Bu tespitlerimiz “iddia” mahiyetinde kime ya da kimlere havale edilecek göreceğiz… Cengiz Kurt’a mı yoksa İbrahim Tatlıses’e mi? Bence ikisi de yetmez, TRT radyosu ve emekli olmuş sabık “folklor derleme heyeti” ne de havale etmeliler… 
Hesen Zîrek’in söz konusu eserlerinin Kürdçe orijinalleri ile ‚intihal halleri’ için aşağıdaki linklere bakılabilir. 
Hesen Zirek’in „Ey Niştiman“ marşı 
https://www.youtube.com/watch?v=058LEPNppjw 
Ruhi Su’yun okuduğu Ankara Marşı: 
https://www.youtube.com/watch?v=39SjiwAxrQg 
Zülfü Livaneli’nin okuduğu Ankara Marşı: 
https://www.youtube.com/watch?v=DbAN3LpCClg 
Hesen Zirek’in „Yallah Şöfür“ şarkısı 
https://www.youtube.com/watch?v=5baAUdoinoQ 
„Yallah Şöfür“ şarkısı İ. Tatlıses’in sesi ve Türkçesi ile 
https://www.youtube.com/watch?v=JAlnpmae-1c 
Hesen Zirek’in „Eman Doktor“ şarkısı 
https://www.youtube.com/watch?v=fT9Ouhatxpw 
“Doktor Civanim“ şarkısı Yaprak Çetin’in sesi ve Türkçesi ile 
https://www.youtube.com/watch?v=zTBwAACZIZQ
Hesen Zîrek – Nesrîn Emrim Bihare 
https://www.youtube.com/watch?v=vMaBjnVYgqU
Yavuz Bingöl – Aglama yar 
https://www.youtube.com/watch?v=7VBjOQz0e9s
KÜRTÇE ŞARKILAR NASIL TÜRKÇE OLDU?
Yıl 1926. Temmuz. Darü’l Elhan müdürü Yusuf Ziya Bey önderliğinde tüm yurtta geziler düzenlenmektedir. Bu gezilerdeki amaç yurttaki tüm türküleri kayıt altına alıp dönemin siyasi konjonktürünün diline çevrilmesiydi. Yeni bir Türkiye’nin inşası için kolları sıvayan dönemin ileri gelenleri! , her şeyin Türkçe’ye çevrilmesi gerektiğini ve ancak bu şekilde birlik ve beraberliğin sağlanacağını düşünüyorlardı. Müslüm Yücel’in ifadesiyle “Sesleri semayı delen şark bülbülerinin dönemiydi” bu dönem. (#1)
2 Eylül 1926 tarihinde Samsun’dan hareket eden Darü’l Elhan heyetinde Rauf Yekta , Dürü Turan ve Ekrem Besin gibi isimler bulunmaktaydı. Gezinin Güney ve Orta Anadolu’nun bazı illerine yapılması düşünülüyordu. Buna göre ilk durak Adana oldu. Oradan Ayıntap ( Gaziantep) , oradan Urfa’ya yapıldı. Bu gezi sonucunda 250 türkü derlenip toparlanıp kayıt altına alındı!.
İkinci gezi , Milli Eğitim Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne bağlı , Ankara Devlet Konservatuarı öğretmenleri tarafından 1938 yılında gerçekleşir.Toplamda iki ay süren bu gezi Ulvi Cemal Erkin başkanlığında yapılır. Erkin’in iki yardımcısı vardır. Biri aslen Diyarbakırlı olan Muzaffer Sarısözen , diğeri de Arif Atikan’dır. Atikan daha çok kayıt işleriyle uğraşırken, Sarısözen Kürtçe olan parçaları alıp yeniden yorumlar.
Yapılan geziler esnasında Malatya , Diyarbakır , Urfa ,Ayıntap ,Maraş ve Seyhan’dan toplamda 491 türkü ve halk şarkısı derlenir.(#2)
Üçüncü gezi TRT tarafından 1967′da yapılır. Tüm Türkiye’den 1788 parça derlenir. Dördüncü gezi , Kültür Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi tarafından 1976 yılında gerçekleşir. Bu gezi, bütünüyle Urfa’yı kapsar. Urfa’dan toplam 300 halk ezgisi derlenip,yine toparlanır. (#3)
Derlemeler sonrasında derlenen türkülerin tümü notaya aktarılmamıştır. Şu an için Sarısözen’in notaya aktarılmamış 50 parçası vardır.
Derlemeler sonucu elde edilen Kürtçe parçaların çoğuna “Urfa ağzı” , “Diyarbakır ağzı” , “Antep ağzı” gibi tanımlamalar getirilmiştir.(#4)
Toparlanan bu türkü ve halk ezgilerinin ilk icraları Ankara Radyosu müdürü Mesut Cemil Bey’in önerisi üzerine bir heyet tarafından yapılması öngörülmüştür. 1948′de adı geçen heyet oluşturulup “Yurttan Sesler” adıyla halk müziği yayınları başlatılır.
Yukarıda anlatmaya çalıştığımız geziler sonucunda derlenen parçaların toplanması ,notaya aktarılması tabiki güzel bir durumdur. Fakat; toplanan eserler asıllarındaki dilden (Kürtçe) bir başka dile (Türkçe) çevrilmekteydi. İşin enteresan tarafı da derlenen Kürtçe eserlerin Türkçe’ye çevrilmesi, ve bizzat Kürt sanatçılarına da Türkçe okutulmasıydı.
Şimdi de derlenen eserlere şöyle bir göz atalım. Derlenen ilk eserlerden biri “Kürdün Gelini” dır. Bu Eser bilindiği üzere “Türkmen Gelini” olarak çevrilmiştir. Aynı vahamet , “Kürdün Kızı” parçası için geçerlidir.
İlk Kürtçe eserleri Türkçe okuyan sanatçılar : Celal Güzelses , Mukim Tahir , Kel Hamza , Cemil Cankurt gibi sanatçılardır. Bu isimlere zamanla Mahmut Güzelgöz ,Kazancı Bedih , Birecikli Nuri Sesigüzel , İbrahim Tatlıses , Burhan Çaçan , İzzet Altınmeşe gibi sanatçılar eklenmiştir.
Yazdıklarımdan başka örnek verebileceğimiz parçalara devam edelim. Öncelikle Şivan Perwer’den başlayalım
“De Lorî ” adlı parçayı Güler Işık yıllarca kulaklarımıza “Şey Yani ” olarak fısıldadı.
Daha çok İlyas Salman ve türevlerinin oynadığı Yeşilçam filmlerinden tanıdığımız ve İbrahim Tatlıses’in “Bir Mumdur İki Mumdur” adlı parça aslında yılar önce “Mumik” olarak biliniyor, dinleniliyordu.
“Hinê bînin li destê kin” adlı parça da bu coğrafyada gelinin kına gecesinde söylenen ve gelinin annesi tarafından gözyaşları eşliğinde dinlenilen “Kınayı Getir Anne” olarak çevrilmişti.
“Di dinê de sê tişt hene” adlı parça da sonraları İbrahim Tatlıses tarafından “Bu Dünyada Üç Şey Vardır” olarak dillendirilmişti.
Yine , “Lawo destê min berde” adlı parçasını yurdun muhtelif sanatçıları “Makaram sarı bağlar” diye dillendirmişlerdi.
Türk sinema tarihinin belki de en acıklı filmlerini yapan ve Küçük Emrah olarak ünlenen ve de seksenli yıllarda izlenilen her evde gözyaşlarının sel olup aktığı filmlerden bildiğimiz “Ben yetim, Ben öksüz” adlı parçayı , Şivan Perwer ondan çok daha yıl önce ” Lê Dotmam” olarak okumuştu.
Yine “Peşmerge” adlı parçasını İbrahim Tatlıses, kendisini de katarak “Zurnacı İbo Dayı” olarak bir güzel söylemişti bizlere.
Özellikle belirtmem gereken bir parça olacak ki o da; düğünlerin ,halayların vazgeçilmez parçası olan Canê Canê yi İbrahim Tatlıses kalkıp metropol şehirlerinde apartman altlarındaki düğün salonlarında “Caney Caney” olarak düğüne gelen misafirlere sunmuştur.
Şimdi Ş.Perwer-İ.Tatlıses faslını kapatıp diğer parçalardan da bahsedelim.
Heycanê Mukrîyanî’nin söylediği vakit insanın içinden bir şeylerin kopup gittiğini fark ettiğimiz “Ez Kevokim” adlı parçayı zamanın Tatlıses’i olan Celal Güzelses ” Hele Yar Zalim Yar” şeklinde değiştirerek kulaklarımızın kirini silmeye yetmemişti. (Bu parçayı ilk defa ,Kemal Sunal’ın şimdi izlerken kendimden iğrendiğim filmlerini izlerken dinlemiştim )
Bazı kaynaklara göre Zahid Brifkani’nin bazı kaynaklara göre ise anonim bir Kirdkî (Zaza) olduğu söylenen “Leyla ” parçasını da , Özcan Deniz alıp bir güzel söylemişti bizlere. Üstelik Ö.Deniz, ünlü dengbêjlerden Şakiro’nun öz yeğenidir.
Hele bir parça var ki Türkçe versiyonunu dinlediğimde bile etkilendiğim ve Bülent Serttaş’ın dillendirdiği “Ağlama Yar” adlı parça aslında “Seyran Mengî” dir. Bu parçanın aslının Süryanice olduğunu ve yıllar sonra Kürtlerin şarkıyı Kürtçeye çevirdiğini de söyleyenler vardır. 
Yine sahneye İzzet Altınmeşe çıkar. “Lê Nazê ” adlı parçayı “Naze ” olarak seslendirir , “Lê Xanimê” yı da “Le Hanım” olarak müziksevelere seslendirmiştir.
Anonim olarak bildiğimiz ve hemen hemen her halayda mutlaka müziğiyle oynanılan bir başka parça da “Lorke Lorke” dir. Ve sahneye yine tanıdık bir isim çıkar : İbrahim Tatlıses.
( İsmini zikrettiğim Tatlıses’in, Kürtçe’nin tam olarak (açılımdan sonra) tüm yurtta serbestleştiğini duyduğu günün akşamında kolları sıvayıp “Şemamê” adlı bir dosyayı müzik camiasına sunmaktan yüzü kızarmamıştır. )
Her ne kadar Tatlıses 1991′deki albümünde iki adet Kürtçe parça okusa da şarkıcının samimiyetini kanımca içime sindirememişimdir..Yine de teşekkürlerimizi sunuyoruz kendisine.
“Cotkar” isimli Kürtçe eser Tahsin Taha tarafından söylenip, biliniyordu. Mehmet Özbek , eseri alıp “Beyaz Gül, Kırmızı Gül” diye çevirmişti.(#5)
Yine Gülistan Perwer’den dinlediğim (tabiî ki daha önce söyleyen olmuştur) “Zara “adlı parçayı günümüzün büyük! Sinemacısı, el atmadık sanat alanı kalmayan Mahsun Kırmızıgül “Öleyim” olarak çevirmiş ve bizlere dinletmişti.
Nitekim 1997′deki gecede Ahmet Kaya’yı çatal-bıçak eşliğinde yuhalayıp alkış tutanlar arasında sevgili “Mahsum” kardeşimiz de görüntülerdeki yerini almıştı.
Hızlarını bir türlü alamayan alamayan mümtaz sanatçılarımızdan olan Ceylan ve soyaddaşım olan Azer Bülbül , Şivan Perwer’in “Xanê û Xwedêde” adlı parçasını kendilerine göre çevirmişlerdi. Ceylan bu parçayı : “Ben Anayım” olarak , Azer Bülbül ise bu parçayı : “Ben Babayım” olarak cinsiyet isteklerine göre şekillendirmişlerdir.
Yine anonimlerden olan
“Çavit Civana Leyla” parçayı : “Çavuş Kızı Leyla” olarak
“Lo Berde” adlı parçayı : “Makaram Sarı Bağlar” olarak
“Lorke Lorke ” adlı parçayı : “Diyarbakır Güzel Bağlar” olarak
“Sînemê” adlı parçayı : “Zap Suyu” olarak
“Esmera Min” adlı parçayı : “Kibar Yarim Esmerim” olarak
Kemal Sunal’ın ismi şimdi aklıma gelmeyen gereksiz filmlerinden birinde dinlediğim “Ay Akşamdan Işıktır” olarak çevrilen bir parçanın aslı da “Edlê Yemman” adlı parçadır.
Yine İlyas Salman’ın filmlerinden birinde Bu Tepe Kumlu Tepe adlı şarkının da aslında Nabikeve adlı parça olduğunu geçenlerde Şahiya Stranan’da dinleyince anımsadım.
İlginç bir anekdot düşmekten kendimi alamayıp yazıyorum. Üniversitedeyken katıldığım ve katılmaktan çok büyük zevk aldığım okulumuzun Türk Halk Müziği Topluluğunun korosunda söylediğimiz bir parçayı sizlere aktarmak istiyorum. “Toycular”.. bu parçayı her okuduğumda içimde coşkun bir sevinç oluşuyor, bu parçayı çok içten söylüyordum. Geçen gün nette görüp Nizamettin Ariç’ten dinlediğim Porzerîn adlı parçayı dinleyince içimden “ben bunu daha önce biliyordum” diyince aklıma konser günü öncesinde ezberlediğim Toycular parçasını dinleyince anımsadım.
İşte tüm bu türkülerin,halk ezgilerinin,şarkıların haricinde tabiî ki daha fazlaları da vardır. Yaptığım küçük ve amatör bir çalışmayla sadece bunları yazabildim.
KAYNAKÇA VE DİPNOTLAR
(#1) Yücel Müslüm , Türk Sinemasında Kürtler ,Agora Kitaplığı , İstanbul , 2008 , s:19
(#2) Taşır Şakir Ülkü ,Cumhuriyet’le Birlikte Türkiye’de Folklor Ve Etnoğrafya Çalışmaları , Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı ,Başbakanlık Basımevi ,Ankara , 1973, s:103
(#3) Doruk Yaşar ,Urfa’dan Derlenmiş Türküler ve Oyun Havaları , Kültür Bakanlığı Yayınları ,Başbakanlık Basımevi , Ankara ,1977, s:109
(#4) Sarısözen’in bu konuyla ilgili iki kitabı vardır.Yurttan Sesler (1952) ve Türk Halk Musikisi Usulleri (1962). Her iki kitapta da derlenen türkü ve halk ezgilerin kimden derlendiği , nasıl derlendiği ,türkünün ilk çıkış zamanıyla ilgili bilgi verilmemiştir.
(#5) Bayrak Mehmet ,Kürt Müziği Dansları ve Şarkıları , Özge Yayınları , Ankara , 2002, s:15-39
Paçacı Gönül , Cumhuriyet Döneminde Halk Müziği ,Cumhuriyet’in Sesleri, Tarih Vakfı Yayınları,İstanbul,1999 ,s:123